Kalorimetrik ısı ölçümünde çevresel etkilenme dereceleri

En fazla çevresel etkilenmeye açık bölge: Bacak (Çünkü ekstremiteler çevre sıcaklığına daha çok maruz kalır.) En az çevresel etkilenmeye açık bölge: Rektum (Vücut iç ısısını en doğru yansıtan bölgedir; bu nedenle rektal ölçümler genellikle en güvenilir kabul edilir.) 1. Soru: Aşağıdakilerden hangisi çevre sıcaklığından en fazla etkilenir? A) Rektum B) Kulak C) Bacak D) Ağız … Devamını oku

Anemik hipoksi, kanda yeterli hemoglobin bulunmasına rağmen, bu hemoglobinin oksijen taşıyamaması durumudur.

En sık nedeni: Karbonmonoksit zehirlenmesidir. CO, hemoglobine oksijenden 200-250 kat daha yüksek afinitesi ile bağlanır. Oksijen taşıyan yerleri işgal eder → karboksihemoglobin oluşur. Bu da oksijen taşınmasını engeller → doku hipoksisi gelişir. Oksijen satürasyonu normal gibi görünse bile, fonksiyonel anemi vardır. CO zehirlenmesinde klasik semptom: baş ağrısı, baş dönmesi, bilinç değişikliği. Deri rengi: Kiraz kırmızısı … Devamını oku

Hormonların sınıflandırılması

1. Peptit ya da Glikoprotein Yapılı Hormonlar Yapı: Amino asitlerden oluşan kısa (peptit) ya da uzun (protein/glikoprotein) zincirlerdir. Glikoproteinler, karbonhidrat zincirleri taşıyan proteinlerdir. Suda çözünürler, bu nedenle hücre membranından geçemezler. Reseptörleri hücre zarındadır. 2. Steroid Hormonlar (Kolesterolden sentezlenir) Yapı: Kolesterolden türetilen lipid yapılı hormonlardır. Yağda çözünürler, bu nedenle hücre zarını geçebilirler. Reseptörleri hücre içindedir (sitoplazmik … Devamını oku

Beta-Arrestinler: Fonksiyonları ve Klinik Önemi

Beta-arrestinler (β-arrestin-1 ve β-arrestin-2), G-protein kenetli reseptörlerin (GPCR) sinyal iletimini düzenleyen çok yönlü adaptör proteinlerdir. Hem reseptör desensitizasyonu hem de G-protein bağımsız sinyal yollarının aktivasyonu gibi kritik süreçlerde rol oynarlar. 1. Beta-Arrestinlerin Temel İşlevleri A) Reseptör Desensitizasyonu ve İnternalizasyonu B) G-Protein Bağımsız Sinyal Yollarını Aktive Etme Beta-arrestinler, klasik G-protein sinyalizasyonundan bağımsız olarak MAPK, ERK, Akt … Devamını oku

Hipokampusta Schaffer kollaterali olarak bilinen yapıda glutamata bağlı uzun süreli güçlenme (LTP) şekildeki gibi oluşmaktadır. Magnezyum NMDA reseptörünü blok ettiği için ilk olarak AMPA reseptöründen giren sodyum hücreyi depolarize eder. Bu depolarizasyon sonucunda magnezyumun inhibitör etkisi ortadan kalkar ve NMDA reseptör açılır. NMDA reseptörü kalsiyuma da geçirgen olan bir katyon kanalıdır. Buradan giren kalsiyum kalmoduline bağlanarak kinazların aktive ol- masına neden olur. Bunun sonucunda membrandaki AMPA reseptör sayısı ve iyon geçirgenliği artar. Postsinaptik hücrede bu olaylar sırasında oluşan nitrik oksit presinaptik nücreye geçerek glutamat salgısını arttırır.

Hipokampusta Schaffer kollaterali olarak bilinen yapıda glutamata bağlı uzun süreli güçlenme (LTP) şekildeki gibi oluşmaktadır. Magnezyum NMDA reseptörünü blok ettiği için ilk olarak AMPA reseptöründen giren sodyum hücreyi depolarize eder. Bu depolarizasyon sonucunda magnezyumun inhibitör etkisi ortadan kalkar ve NMDA reseptör açılır. NMDA reseptörü kalsiyuma da geçirgen olan bir katyon kanalıdır. Buradan giren kalsiyum kalmoduline … Devamını oku

Vücudun pH dengesi, akciğerler (karbondioksit atılımı) ve böbrekler (bikarbonat ve hidrojen iyonu düzenlemesi) tarafından sıkı bir şekilde kontrol edilir. Solunumsal asit-baz dengesizlikleri, akciğerlerin karbondioksit (CO2) atılımındaki sorunlardan kaynaklanır. Aşırı CO2 retansiyonu ve hiperventilasyon: Aşırı CO2 retansiyonu (tutulması) solunumsal asidoza neden olur. Hiperventilasyon (aşırı solunum), CO2’nin aşırı atılmasına neden olarak solunumsal alkaloza yol açar.

Aşağıdakilerden hangisi sırasıyla solunumsal asidoz ve solunumsal alkaloza neden olur? Doğru cevap a) Aşırı CO2 retansiyonu ve hiperventilasyon‘dur. Solunumsal Asidoz ve Solunumsal Alkaloz Vücudun pH dengesi, akciğerler (karbondioksit atılımı) ve böbrekler (bikarbonat ve hidrojen iyonu düzenlemesi) tarafından sıkı bir şekilde kontrol edilir. Solunumsal asit-baz dengesizlikleri, akciğerlerin karbondioksit (CO2) atılımındaki sorunlardan kaynaklanır. 1-Solunumsal Asidoz: Nedeni: Kan … Devamını oku

Parotis bezi kanseri nedeniyle glossofaringeal siniri (IX. kranial sinir) hasar görmüş bir hastada, aşağıdaki reseptörlerden Karotid cisim kemoreseptör’den başlayan solunum refleksinin bozulması en olasıdır.

Parotis bezi kanseri nedeniyle glossofaringeal siniri hasar görmüş bir hastada aşağıdaki reseptörlerin hangisinden başlayan solunum refleksinin bozulması en olasıdır? Parotis bezi kanseri nedeniyle glossofaringeal siniri (IX. kranial sinir) hasar görmüş bir hastada, aşağıdaki reseptörlerden Karotid cisim kemoreseptör‘den başlayan solunum refleksinin bozulması en olasıdır. Glossofaringeal Sinir ve Solunum Refleksleri Glossofaringeal sinir (Nervus Glossopharyngeus), dokuzuncu kranial sinirdir … Devamını oku

Bezold-Jarisch refleksi (BJR), ventriküllerden (özellikle sol ventrikülün posterioinferior duvarı) ve koroner arterlerden kaynaklanan kardiyopulmoner kemosensitif ve mekanosensitif reseptörler (C-lifleri) aracılığıyla tetiklenen bir reflekstir. Bu reseptörler uyarıldığında, vagal sinir (nervus vagus) yoluyla beyin sapındaki kardiyovasküler merkezlere sinyal gönderilir. Serebral kortekste ilgili alanın tetiklenmesi sonucu bradikardi, hipotansiyon ile apneye yol açar

Aşağıdaki reflekslerden hangisinin kardiyopulmoner kemosensitif reseptörler aracılığı ile serebral korteksteki özgün bölgelerin tetiklenmesi sonucu bradikardi, hipotansiyon ile apneye yol açması en olasıdır ? DOĞRU CEVAP: D Verilen şıklardan, kardiyopulmoner kemosensitif reseptörler aracılığıyla bradikardi, hipotansiyon ve apneye yol açması en olası olan refleks d) Bezold-Jarisch refleksidir. Bezold-Jarisch Refleksi Nedir? Bezold-Jarisch refleksi (BJR), ventriküllerden (özellikle sol ventrikülün … Devamını oku

EEG Dalgalarının Tipik Amplitüdleri

Farklı EEG frekans bantlarının (delta, teta, alfa, beta, gama) kendine özgü tipik amplitüd aralıkları vardır, ancak bunlar kişinin yaşına, uyanıklık düzeyine ve genel sağlık durumuna göre değişebilir. Genel olarak: Delta (0.5-4 Hz): Genellikle en yüksek amplitüdlere sahip dalgalardır (20-200 µV), özellikle derin uykuda. Teta (4-8 Hz): Orta derecede yüksek amplitüdler (5-100 µV). Alfa (8-13 Hz): … Devamını oku

Proteozomun Çalışma Mekanizması

Hedef proteinlerin yıkımı için öncelikle “ubikuitin” adlı küçük protein molekülü, hedef proteine bağlanır. Bu süreç ubikuitinasyon olarak adlandırılır ve üç enzim (E1, E2, E3) yardımıyla gerçekleşir. Ubikuitinlenmiş protein, 26S proteozom kompleksine yönlendirilir. Proteozom, proteinleri ATP bağımlı olarak açar, katlanmayı çözer ve küçük peptitlere parçalar. Ortaya çıkan peptitler daha sonra amino asitlere ayrılarak hücre tarafından yeniden … Devamını oku