Araknoid kist ve galassi sınıflaması

Araknoid Kistler: Beyin ve omuriliğin etrafını çeviren ince zara araknoid zar denmektedir. Mikroskopta bu zar örümcek ağına benzediğinden Eski Yunanca’da örümceğe benzer anlamına gelen araknoid zar adı verilmiştir.

Araknoid zarın bulunduğu her yerde araknoid kistler gelişebilir. Kafa içi yer kaplayan oluşumların %1’ini araknoid kistler oluşturur. Otopsilerde ise bu oran 1/1000dir. Genellikle 20 yaş öncesinde belirti verirler ve erkeklerde kızlara göre 2-3 kez daha fazla görülür. Avrupa’da yapılan ortak bir araştırmada ise belitlilerin ortaya çıkma yaşı ortalama olarak 6 bulunmuştur.

Araknoid kistlerin büyük çoğunluğu doğumsaldır. Diğer bir deyişle doğumdan önce anne karnında araknoid zarın ikiye ayrılması sonucu bu bölgede içinde sıvı birikmesi ile oluşur.

Anne karnında hamileliğin 15. haftasında araknoid zar altında beyin omurilik sıvısı (BOS) dolaşmaya başlar. Bu süreçten itibaren araknoid kist gelişme olasılığı vardır.

Araknoid kist boyutları genellikle 3 cm’den azdır. 3 cm veya daha büyük bir araknoid kist boyutu tehlikeli olarak kabul edilir.

Araknoid kist, beyin veya omurilikte büyüyen kanserli olmayan sıvı dolu bir kesedir. Semptomlar genellikle baş ağrısı ve nöbet şeklinde belirir, ancak birçok araknoid kist semptomlara neden olmaz.

Tedavi her zaman gerekli değildir. Hekimler semptomlara neden olan kistleri boşaltır veya çıkarır. Tedavi edilmeyen kistler beyin hasarına ve hareket problemlerine neden olabilir.

Daha az oranda ise kafa travması (kaza, düşme sonucu) sonrası ve beyin iltihabi hastalıklarından sonra da geliştiği bilinmektedir. Araknoid kistler beyinde araknoid zarın bulunduğu her yerde gelişebilir.

Tanı; Günümüzde tanıları bilgisayarlı tomografi (BT) veya manyetik rezonans görüntüleme (MRG) konmaktadır.

Araknoid Kistlerin Belirtileri; Bu kistlerde baş ağrısı, sara (epilepsi) en sık görülen yakınmalardır. Bazen de hiçbir yakınmaya neden olmamakla birlikte başka nedenlerle çekilen BT veya MRG’lerde saptanırlar.

Araknoid Kist Tedavisi; Daha küçük boyutta olan Tip I kistleri takip etmek gerekir. Çok nadiren cerrahi girişim gerekir. Bunları çeşitli zamanlarda Tomografi veya MR ile kontrol etmek gerekir. Sara (Epilepsi) ya neden olan daha büyük Tip II ve III araknoid kistlerde gerekirse ameliyat yapılabilir.

Travmalardan (düşme, darp veya trafik kazası sonucu) kist içine veya beyin ile beyinin kalın (dura mater) zarı arasında kanamalar oluşabilir. Yine kistler açılarak beyin kalın zarı altına yayılıp bulgu verebilir. Bu durumda ameliyat gerekebilir.

——————–

Araknoid kist, merkezi sinir sisteminin, zarfı araknoid hücrelerden ve beyin omurilik sıvısı içeriğinden oluşan bir kistten oluşan konjenital bir malformasyonudur .

Yarısından fazlası temporal fossa seviyesinde bulunur ve solda hafif bir baskınlık vardır .

Çoğunlukla asemptomatiktirler. Belirtiler kistin boyutuna ve konumuna bağlıdır. Bu nedenle nörolojik bir eksiklik veya intrakraniyal hipertansiyon belirtileri olarak ortaya çıkabilirler . Bunlar intrakistik kanama 2 veya subdural hematoma 3 yol açan rüptür ile komplike hale gelebilir .

Büyük semptomatik kistler bazen nöroendoskopik yöntemle boşaltılabilir

1. Tip I Araknoid Kistler: Bunlar genellikle 5 cm den küçük kistlerdir.

2. Tip II Araknoid Kistler: Bunlar genellikle 5-10 cm çap arasında değişen kistlerdir.

3. Tip III Araknoid Kistler: Bunlar 10 cm den büyük alan işgal eden kistlerdir.

Orta kranial fossa araknoid kistlerinin Galassi sınıflandırması , tüm   araknoid kistlerin %50-60’ını oluşturan orta kranial fossadaki araknoid kistleri  sınıflandırmak için kullanılır .

Galassi ve ark. bu sınıflandırmayı 1982’de yayınladı ve bu yazının yazıldığı sırada (Haziran 2016), bu lezyonlar için en yaygın kullanılan sistem olmaya devam ediyor.

Kistleri üç türe ayırmak için bitişik beynin boyutunu ve yer değiştirme derecesini kullanan basit bir sistemdir. Boyut aynı zamanda CT Sisternografi  veya faz kontrastlı MRI  ‘de fark edildiği gibi kistin subaraknoid boşlukla iletişim kurma kolaylığı ile de ilişkilidir .

Tip I; küçük, iğ şeklinde, orta kranyal fossanın ön kısmı , sfenoid çıkıntının altında sınırlıdır. Subaraknoid boşluğun obstrükte olmaması ile öne çıkar.

Tip II; Sylvian çatlağı boyunca yerleşir, temporal lobun yer değiştirmesine neden olur, subaraknoid boşluk intak kalır.

Tip III; büyük olup orta kranyal fossanın tamamını doldurur. Sadece temporal lobun değil aynı zamanda frontal ve parietal lobların yer değiştirmesi sıklıkla orta hat kaymasıyla sonuçlanır. Subaraknoid boşlukt akım obstrüksiyonuna neden olur.