Eritrosit yapımı (eritropoez) sırasında mitozun son görüldüğü hücre polikromatofilik eritroblast’tır. Bu aşamada hücreler hâlâ bölünebilir, ancak sonrasında, ortokromatofilik eritroblast aşamasında çekirdek atılır ve mitoz yeteneği kaybolur. Retikülosit ise çekirdeksiz bir hücredir ve mitoz görülmez.

Eritrosit yapımı sırasında mitozun son görüldüğü hücre aşağıdakilerden hangisidir A) Proeritroblast B) Bazofilik eritroblast C) Polikromatofilik eritroblast D) Ortokromatofilit eritroblast E) Retikülosit Eritrosit yapımı (eritropoez) sırasında mitoz bölünmenin son gerçekleştiği hücre polikromatofilik eritroblast’tır. Doğru cevap: C) Polikromatofilik eritroblast Eritropoez sırasında mitoz bölünmenin son görüldüğü evre konusunda farklı kaynaklarda küçük farklılıklar bulunmakla birlikte, güncel ve yaygın … Devamını oku

Karın ağrısı bulunan AIDS’li bir hastanın üst gastrointestinal endoskopik incelemesinde midede (corpusda) kırmızı-mor renkli, kalınlaşmış bir pili (katlantı) ve aynı lezyona ağız tabanında da rastlanması durumunda en olası tanı Kaposi sarkomu’dur.

Karın ağrısı bulunan AlDS’li bir hastanın yapılan üst gastrointestinal endoskopik incelemesinde corpusda kırmızı mor renkli, kalınlaşmış bir pili görülmüştür. Aynı lezyona ağız tabanında da rastlanıyor. Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? A) Pankreatik rest B) Gastrik antral vasküler ektazi C) Menetrier hastalığı D) Kaposi sarkomu E) Dielufey ülseri Karın ağrısı bulunan AIDS’li bir hastanın … Devamını oku

Rotor sendromu; Konjuge (direkt) hiperbilirubinemi ile karakterizedir. Hepatositlerde bilirubin taşınmasında bozukluk vardır. İndirekt değil, direkt bilirubin artar.

Aşağıdaki hastalıkların hangisinde indirek bilirubin artışına neden olma olasılığı en düşüktür? A) Soğuk tip otoimmün hemolitik anemi B) Rotor sendromu C) Gilbert hastalığı D) Crigler NajjarTip II E) Pernisiyöz anemi Verilen hastalıklar arasında indirekt bilirubin artışına neden olma olasılığı en düşük olan Rotor sendromu‘dur. İndirekt ve Direkt Bilirubin Metabolizması Bilirubin, kırmızı kan hücrelerinin yıkımı (hemoliz) … Devamını oku

Paket vücut sendromu

“Paket vücut sendromu” (Body Packer Syndrome), yasa dışı uyuşturucu maddelerin (özellikle kokain veya eroin gibi) vücut boşluklarına, genellikle sindirim sistemine (ağızdan anüse kadar) veya vajinaya gizlenerek kaçırılması sonucu ortaya çıkan ciddi bir tıbbi durumdur. Bu kişilere “paket taşıyıcı” (body packer) adı verilir. Nasıl Ortaya Çıkar Paket taşıyıcılar, uyuşturucu maddeleri genellikle lateks, alüminyum folyo veya prezervatif … Devamını oku

Renal Transplantasyon Sonrası Hipertansiyon Etkenleri; Rejeksiyon, Siklosporin nefrotoksisitesi, Renal arter stenozu, Allograftte rekürren hastalık. Posttransplant hipertansiyonun etyolojisi multifaktöriyeldir: immünsüpresif tedavi, renal greft arter stenozu ve kronik allotransplant nefropatisi en sık nedenlerdir.

Aşağıdakilerden hangisi renal transplantasyon sonrası hipertansiyon etkeni değildir? A) Rejeksiyon B) Siklosporin nefrotoksisitesi C) Renal arter stenozu D) Sitomegalovirüs enfeksiyonu E) Allograftte rekürren hastalık Renal transplantasyon sonrası hipertansiyon etkeni olmayan, D) Sitomegalovirüs enfeksiyonu‘dur. Renal Transplantasyon Sonrası Hipertansiyon Etkenleri Renal (böbrek) transplantasyon sonrası hipertansiyon, nakil yapılan hastalarda sık görülen ve böbrek sağlığı ile hasta sağkalımı açısından … Devamını oku

Kalıtsal meme kanseriyle ilişkili genlerin en bilinenleri BRCA1, BRCA2, TP53 (P53), PTEN ve PALB2 gibi genlerdir. Bu genlerdeki mutasyonlar meme kanseri riskini önemli ölçüde artırır.

Aşağıda verilen genlerden hangisinin mutasyonları kalıtsal meme kanseri gelişimi ile ilişkili değildir? A)BRCA1 B) BRCA2 C) P53 D) APC E) PTEN Kalıtsal meme kanseri gelişimi ile ilişkili olmayan gen D) APC‘dir. Kalıtsal Meme Kanseri ve İlişkili Genler Kalıtsal meme kanseri, genetik yatkınlık nedeniyle meme kanseri riskinin önemli ölçüde arttığı durumları ifade eder. Bu yatkınlık genellikle … Devamını oku

“Hiperfonksiyone nodül” terimi, sintigrafide sıcak nodül olarak görünen, yani radyoaktif maddeyi aşırı derecede tutan ve genellikle tiroid hormonu üreten nodüller için kullanılır. Hastanın sintigrafisinde soğuk nodül tespit edildiği için, bu lezyonun ayırıcı tanısında hiperfonksiyone nodül düşünülmez. Soğuk Nodül: Sintigrafide radyoaktif iyot veya teknesyum tutmayan nodüllere “soğuk nodül” denir. Bu nodüllerin tiroid hormonu üretimi veya alımı düşüktür. Soğuk nodüllerin kanserli olma riski, sıcak nodüllere göre daha yüksektir. Sıcak (Hiperfonksiyone) Nodül: Sintigrafide çevredeki tiroid dokusundan daha fazla radyoaktif madde tutan nodüllere “sıcak nodül” veya “hiperfonksiyone nodül” denir. Bu nodüller genellikle tiroid hormonu üretimi artmış nodüllerdir ve genellikle iyi huyludurlar.

Boynunda şişlik şikayeti ile başvuran 30 yaşında kadın hastanın boynunda palpe edilen tiroid nodülü nedeniyle tetkikleri yapılıyor. Ötiroid olan hastanın teknesyum 99m ile yapılan tiroid sintigrafısinde tek soğuk nodül tespit ediliyor. Bu lezyonun ayırıcı tanısında aşağıdakilerden hangisi düşünülmez? A) Karsinom B) Fonksiyonel olmayan adenom C) Kist D) Kolloid nodül E) Hiperfonksiyone nodül Boynunda şişlik ile … Devamını oku

Düşme riski faktörleri, genellikle denge bozukluğu, kas-iskelet sistemi zayıflığı, nörolojik durumlar, çevresel tehlikeler gibi durumlarla ilişkilidir. Osteoporoz, yaşlılarda düşme sonrasında kırık riskini artıran önemli bir faktör olsa da, düşmenin kendisi için doğrudan bir risk faktörü değildir.

Aşağıdakilerden hangisi, yaşlılarda düşme için bir risk faktörü değildir Yaşlılarda düşme için bir risk faktörü olmayan, b) Osteoporoz‘dur. Yaşlılarda Düşme Risk Faktörleri Yaşlılarda düşmeler, ciddi yaralanmalara, fonksiyonel kayıplara ve hatta ölüme yol açabilen önemli bir halk sağlığı sorunudur. Düşme risk faktörleri genellikle içsel (hastaya özgü) ve dışsal (çevresel) faktörler olarak sınıflandırılır. Osteoporoz (kemik erimesi) ise … Devamını oku

Tenekteplaz, bir fibrinolitik (trombolitik) ajandır. Akut miyokard enfarktüsü sırasında kalbi besleyen tıkalı koroner arterdeki kan pıhtısını çözerek kan akışını yeniden sağlamak için kullanılır. Fibrinolitik tedavi, özellikle STEMI’de, PKG’nin hızlıca yapılamadığı durumlarda veya erken dönemde reperfüzyon sağlamak amacıyla tercih edilir. NSTEMI veya kararsız anjina tedavisinde kontraendikedir (kullanılmaz). Bu yüzden, sadece akut ST segment elevasyonlu miyokard enfarktüsü tedavisinde kullanılan bir ilaçtır. Fibrinolitikler (tenekteplaz, alteplaz, streptokinaz) sadece STEMI’de endikedir. NSTE-ACS’de fibrinolitik tedavi kontrendikedir (yararsız ve zararlı olabilir). Tenekteplaz, bir fibrinolitik ajandır ve sadece akut ST segment elevasyonlu miyokard enfarktüsü (STEMI) tedavisinde endikedir. Non-ST elevasyonlu AKS (NSTEMI) veya unstable anginada kullanılmaz.

Akut koroner sendrom tedavisinde kullanılan aşağıdaki ajanlardan hangisi sadece akut ST segment elevasyonlu miyokard enfarktüsü tedavisinde kullanılır? Doğru cevap: b) Tenekteplaz Açıklama: Akut koroner sendrom (AKS) tedavisinde kullanılan ajanlar farklı klinik senaryolarda rol oynar. Tenekteplaz, bir fibrinolitik ajandır ve sadece akut ST segment elevasyonlu miyokard enfarktüsü (STEMI) tedavisinde, özellikle primer perkütan koroner girişim (PCI) yapılamadığı durumlarda kullanılır. Diğer seçenekler ise hem STEMI … Devamını oku