Brid İleusda Cerrahi Tedavi

İnce barsak obstruksiyonlar›nda en sık neden post operatif adezyonlardır.

Adezyonlar, majör abdominal cerrahiyi takiben hastaların çoğunda ortaya çıkar.

Cerrahi sırasında ve sonrasında peritoneal kavitede fibrin oluşumu ve parçalanması arasındaki denge adezyon oluşumunun önemli belirleyicisi olarak gözükür.

İncebarsak obstrüksiyonlarının büyük çoğunluğu adezyonlara, kolon obstrüksiyonlarının büyük çoğunluğu ise tümörlere bağlıdır.

Adezyonların ****%80’i operasyon sonrası gelişirken, %15’i peritonit sonrası, %5’i ise konjenital patolojiler, post travmatik ve nedeni belirlenemeyenler olarak sıralanır.

Adezyon, majör abdominal cerrahiyi takiben hastaların %90’ından fazlasında meydana gelir. Günümüzde halen adezyon oluşmaması için güvenli ve etkili bir proşaksi yoktur. İntraabdominal adezyonların gelişmesinde peritoneal yüzeylerde oluşan hasarlar, iskemik bölgeler, intestinal fistüller, infeksiyon ve yabancı maddeler (sütür, pudra gibi) önemli rol oynamaktadır.

Adezyon oluşumunda en önemli faktörlerden biri de iskemi varlığıdır. Yapılan deneysel çalışmalarda iskemi olmadığı durumlarda yapışıklık gelişmediği veya düşük oranda geliştiği gösterilmiştir.

Ayrıca bütünlüğü bozulmamış mezotelyal tabakada iskemi oluşunca adezyonların geliştiği kanıtlanmış. Lokal fibrinolitik aktivitenin iskemik olmayan bölgelerde artmış, iskemik bölgelerde ise azalmış olduğu saptanmıştır. İnce barsak obstrüksiyonlarında etyolojide bir çok faktör rol oynarken önceki ameliyatlara bağlı karın içi adezyonlar olguların %75’inde etkendir.

Postinflamatuvar yapışıklıklara bağlı obstrüksiyonlar tüm bride bağlı obstrüksiyonların %20-30’unu oluşturur. Cerrahi dışı yöntemlerle tedavi edilen apandisit, divertikülit, pelvik inşamatuar hastalık ve kolesistit ataklarından sonra gelişebilir.

Postoperatif adezyonların istatistiki analizinde apendektomi hemen her zaman ilk sıralarda yer almaktadır.

Yapılan bir çalışmada adezyona bağlı gelişen ince barsak obstrüksiyonlarının %24’ünün kolorektal cerrahi, %22’sinin jinekolojik cerrahi, %15’inin herniorafi ve %14’ünün apendektomi sonrası oluştuğu bildirilmiştir.

Cerrahi  girişim  sırasında oluşabilecek travmayı azaltmak amacıyla laparoskopik teknikler ve minimal invaziv cerrahinin benimsenmesine rağmen, cerrahi teknik tek başına post operatif yapışıklıkların ve bununla ilişkili komplikasyonların azaltılması için yeterli değildir.

Adezyonu önlemek için gelecekteki tedavi stratejileri; adezyon formasyon sürecinin başlangıcında peritoneal sıvıdaki hücresel mediatörlerin kontrolünü amaç edinmelidir.

Radyolojik olarak ayakta direk batın grafisinde hava sıvı seviyelerinin görülmesi önemli bir bulgudur.

Lökosit değeri 15000-20000 mm3’e kadar çıkabilir, üstündeki değerlerde strangülasyon ya da mezenterik vasküler hastalıklar düşünülmelidir.

Postoperatif adezyonların sıklığı ve önemi relaparatomilerin artmasından sonra daha iyi anlaşılmıştır. Relaparatomilerde adezyonlar karına girişi güçleştirmekte, kontrolü zor kanamalara neden olmakta, anatomik yapıların bozulmasına ve sonuç olarak ameliyat süresinin uzamasına neden olmaktadır. Tüm bunlara bağlı olarak mortalite ve morbidite artmaktadır.

Distandü barsak segmentlerinin kolay yaralanacağı unutulmamalıdır. Bazı serilerde ince barsak fistüllerinin en sık nedeninin multipl adezyonlar nedeni ile yapılan laparatomi esnasındaki yaralanmalar olduğu gösterilmiştir.

Brid ileus nedeniyle opere edilen hastaların %34.6’sında ince barsak perforasyonu, %2.5’inde kolon perforasyonu meydana gelir

Adezyona bağlı obstrüksiyon hastaların 1/3’ünde ilk ameliyattan sonraki bir yıl içerisinde, geriye kalanlarda ise 20 yıl gibi uzun bir periyod içerisinde herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir.

Adezyona bağlı intestinal obstrüksiyon gelişen hastaların %5-21’inde daha sonra obstrüksiyon tekrar gelişir.

Brid ileus tablosu hastalarda ameliyattan ortalama 16.2 ay sonra meydana gelebilir.