Cogan sendromu (CS) nadir görülen, ilerleyici ve inflamatuar karakterde göz ve odyovestibüler tutulum ile seyreden otoimmun bir vaskülittir. CS’de en sık göz (intertisyel keratit, sklerit, episklerit, üveit) ve kulak (nörosensoryal işitme kaybı, vertigo, tinnitus) tutulumu, daha nadiren sistemik vaskülitik tutulum (aortit) görülebilir. CS, cinsiyet ve ırk ayrımı gözetmeksizin en sık genç erişkinlerde görülür. CS’nin etyopatogenezi bilinmemektedir. CS tanısı, iyi tanımlanmış göz ve odyovestibüler bulguların varlığında akla getirilmelidir. Tanı koydurucu herhangi bir laboratuvar testi bulunmamaktadır.

Glukokortikoidler tedavinin temelini oluşturmaktadır. Azatiyoprin, metotreksat mikofenolat mofetil ve TNF-alfa ve Il-6 inhibitörleri ile rituximab gibi monoklonal antikorların temel etkili antiinflamatuar etkinliklerine dair olumlu çalışmalar mevcuttur. CS, zaman içerisinde geri dönüşümsüz hasara yol açabilen kronik nüks eden bir seyir gösterir.
Aşağıdakilerden hangisi bir vaskülittir ?
A)Reynaud hastalığı
B)Eritromelalji
C)Akrosiyanoz
D)Livedo retikularis
E)Cogan hastalığı **********************
Cevap:E
Diğer dörtü vaskulit değil vazospastik bozukluktur ve bunlarda inflamasyon yoktur
Cogan sendromu ise sekonder vaskulittir.
Cogan sendromu, gözün ön kısmında ( kornea ) tekrarlayan iltihaplanma ve sıklıkla ateş, yorgunluk ve kilo kaybı, baş dönmesi ( baş dönmesi), kulak çınlaması (kulaklarda çınlama) ve kulak çınlaması ile karakterize nadir bir hastalıktır. Tedavi edilmezse sağırlığa veya körlüğe yol açabilir .
Cogan sendromu, kulak ve göz iltihabıyla karakterize nadir görülen romatizmal bir hastalıktır. Cogan sendromu görme zorluğuna, işitme kaybına ve baş dönmesine yol açabilir. Bu durum aynı zamanda vücudun diğer bölgelerindeki, etkilenenlerin %15’inde büyük organ hasarına veya az sayıda vakada ölüme bile neden olabilen kan damarı iltihabı ( vaskülit adı verilen) ile de ilişkili olabilir

Nedeni bilinmiyor. Ancak bir teoriye göre bu hastalık, vücudun bağışıklık sisteminin yanlışlıkla göz ve kulaktaki dokulara saldırdığı bir otoimmün bozukluktur.
Şu anda Cogan sendromunun otoimmün bir hastalık olduğu düşünülmektedir . Göz ve kulaktaki iltihaplanma, hastanın kendi bağışıklık sisteminin iç kulak ve göz dokusuna saldıran antikorlar üretmesinden kaynaklanmaktadır. Bazı hastaların kanında otoantikorlar gösterilebilir ve laboratuvar çalışmalarında bu antikorların iç kulak dokusuna saldırdığı gösterilmiştir. Bazı hastalarda Cogan sendromunun gelişmesinden önce Chlamydia pneumoniae bakterisi enfeksiyonunun gösterilmesi, bazı araştırmacıların otoimmün hastalığın enfeksiyon tarafından başlatılabileceğini varsaymasına yol açmıştır. C. pneumoniae hafif pnömoninin yaygın bir nedenidirBakterilerle enfekte olan hastaların büyük çoğunluğunda Cogan sendromu gelişmez.
Cogan sendromu, sifiliz ile ilişkili olmayan interstisyel keratit ile birlikte denge ve işitme sorunlarının bir arada bulunduğu bir otoimmün hastalıktır. İnterstisyel keratit hızla görme kaybına neden olabilir. Tinnitus (kulak çınlaması), kendiliğinden ortaya çıkan kontrolsüz göz hareketleri (spontan nistagmus), ataksi ve ilerleyici işitme kaybı (sensörinöral) na, şiddetli, nöbetler haline ortaya çıkan vertigo eşlik eder. Hastalık dalgalı şekilde şikayetlerin azalması ve artması ile birlikte görülür. Poliarteritis nodoza ile ilişkili olduğuna inanılmaktadır. Eozinofili görülebilir. Patolojik olarak membranöz kokleada, semisirküler kanallarda ödemle beraber spiral ve vestibüler gangliyonlarda dejenerasyon ve spiral ligamentte lenfosit ve plazma hücreleri infiltrasyonu ile endolenfatik hidrops mevcuttur. Hastaların önemli bir kısmı steroid tedavisinden faydalanabilir. Siklofosfamid ve azotiopirin gibi ilaçlar steroidlerin yanı sıra kullanılabilir.

Beyaz kan hücresi sayımı , eritrosit sedimantasyon hızı ve C-reaktif protein testleri anormal olabilir ve kanda anormal derecede yüksek trombosit seviyeleri veya kanda çok az kırmızı kan hücresi olabilir ancak bu bulguların hiçbiri güvenilir bir gösterge değildir. hastalığın. Yarık lamba muayenesi şarttır . Son çalışmalar, yüksek çözünürlüklü MRI ve iç kulak antijenlerine karşı antikorların faydalı olabileceğini öne sürdü. Cogan sendromu çocuklarda ortaya çıkabilir ve bu durumda tanınması özellikle zordur.
Tedavi
Daha ciddi hastalıkta, inflamatuar yanıtı azaltmak için oral kortikosteroidler gerekli olabilir. Çok miktarda steroid gerekli olduğunda veya hastalık şiddetliyse ve steroid tedavisine yanıt vermiyorsa, sıklıkla diğer immünosüpresif ilaçlar önerilir. Bu bağışıklık baskılayıcı ilaçlar arasında metotreksat , siklofosfamid , siklosporin veya azatioprin bulunur . Bazı durumlarda bu ilaçların kombinasyonları reçete edilir. Bazen, eğer hastalık kulaktaki kan damarlarına zarar vermişse, işitme duyusunun bir kısmını geri kazandırmak için koklear implantasyon kullanılabilir.
Cinnarizine esas olarak hareket hastalığı , vertigo , Ménière hastalığı veya Cogan sendromuyla ilişkili bulantı ve kusmayı tedavi etmek için kullanılır .

Cogan sendromu ilk defa 1945 yılında oftalmolog Dr. David Glendenning Cogan tarafından tanımlanmıştır. Cogan sendromu bilateral non-sfilitik interstisyel keratit ve meniere hastalığını taklit eden, bilateral vestibuler ve akustik disfonksiyon ile seyreden otoimmün bir hastalıktır. İnterstisyel keratit genellikle ani başlangıçlı olup, gözde sulanma, ağrı, kızarıklık ve fotofobi ile seyrederken, işitme ile ilgili bulgular genellikle işitmede azalma, vertigo ve tinnitus şeklinde seyreder. Bulgular bilateral ve ilerleyicidir
Hastalık genellikle genç erişkinlerde ortaya çıkar. Her iki cinste eşit sıklıkta görülür. Etiyolojide Borrelia ve Klamidya enfeksiyonlarının rol oynadığı düşünülmektedir fakat kesin olarak kanıtlanamamıştır. Hastalığa sistemik vaskülit eşlik edebilir ve özellikle de aort tutulumu sık görülür. Erken dönemde verilen steroid tedavisi göz bulgularını ve işitme kaybını önemli ölçüde azalttığından erken tanı ve tedavi oldukça önemlidir
Cogan sendromu oldukça ender görülen işitmedenge bozuklukları nedenlerinden birisidir. Bazı olgularda ataklar şeklinde seyrederken, bazı olgularda ise hızlı ve gürültülü bir başlangıç sonrası aylar süren progresif bir dönemle seyreder. Hastalık, tipik olarak vertigo ataklarının eşlik ettiği sensorinöral işitme kaybı ve gözde non-sfilitik interstisyel keratit ile seyrederken, daha ender olarak görülen atipik Cogan sendromu ise gözde keratit dışında sklerit, episklerit, papilödem, retinal hemorajiler ve vitritis ile de karakterize olabilir. Ayrıca tipik formdan faklı olarak atipik Cogan Sendromunda romatoid artrit, crohn hastalığı, ülseratif kolit gibi diğer sistemik inflamatuvar hastalıklar daha sık görülür
Cogan sendromunda işitme-denge bozuklukları genellikle göz bulguları ortaya çıktıktan sonraki 2 yıl içinde görülür
Cogan sendromunun otoimmün kaynaklı olduğu; iç kulak, kornea ve endotel epiteline karşı oluşan antikorların klinik tabloya yol açtığı düşünülmektedir
Casoli ve Tumati’nin Sjögren sendromu nedeni ile takip ettikleri bir hastada IgG ve IgM antifosfolipit antikorları yüksek bulunmuş ve hastada 6 yıl sonra Cogan sendromu gelişmiştir. Yapılan temporal kemik incelemelerinde erken dönemde spiral ligamanda plazma hücreleri ve lenfosit infiltrayonu tespit edilmiştir. Ayrıca corti organında dejenerasyon, endolenfatik hidrops ve vestibuler sinirlerde demiyelinizasyon saptanmıştır. Geç dönemde ise endolenfatik hidropsun daha da ağırlaştığı ve yeni kemik oluşumları tespit edilmiştir. Endolenfatik hidrops işitme kaybının temel nedenidir. Eğer tedaviye erken dönemde başlanmazsa koklea ossifiye olabilir ve geri dönüşümsüz işitme kaybı gelişebilir. Hastalığın ilerleyen döneminde vestibüler semptomlar düzelirken, genellikle her iki tarafta işitme azalır ve tipik Cogan sendromunda %54, atipik formda ise %37 sensorinöral işitme kaybı gelişebilir
Cogan sendromunda göz bulguları genellikle ağrı, kızarıklık, sulanma, fotofobi şeklinde seyreder. Yapılan çalışmalarda, hastalarda %72 sıklıkta interstisyel keratit, %34 sıklıkta konjonktivit, %32 sıklıkta iridosiklit geliştiği tespit edilmiştir. Bulgular adenoviral veya klamidyal keratit ile karışabilmekte olup, özellikle hastalarda işitme ve denge kaybı bulguları yoksa ayırıcı tanıda viral keratitler düşünülmelidir. Korneadaki lezyonlar erken topikal steroid tedavisine iyi yanıt verir. Korneal lezyonlar erken tedavi edilmezse daha sonra neovaskülarizasyonla birlikte granüler infiltratlara dönüşür, skar ve vaskülarizasyon sonucu kornea matlaşır ve görme keskinliği azalır. Tedaviye erken dönemde başlanırsa bu komplikasyonlar ender olarak ortaya çıkar ve hastaların yalnızca %5’inde görme kaybı gelişir
Cogan sendromunda hastaların %15’inde vaskülit görülür ve aortit, büyük damar vasküliti (takayasu benzeri), orta çaplı arterit (poliarterit benzeri) veya diğer vaskülitik sendromlar tabloya eşlik edebilir. Histopatolojik olarak damar duvarında nötrofil ve lenfosit infiltrasyonları, intimal proliferasyon ve fibrinoid nekroz mevcuttur. En sık büyük damar vasküliti görülür. Nörolojik tutulum enderdir. Hastalarda kutanöz vaskülite bağlı purpura, ürtiker veya nodüller görülebilir
Tedaviye olabildiğince erken başlanması ilerleyici işitme kaybının, vestibüler disfonksiyonun, irreversible görme bozukluklarının ve kardiyovasküler komplikasyonların önlenmesi açısından çok önemlidir
İnterstisyel keratit tedavisinde topikal kortikosteroidler kullanılır ve genellikle bir hafta içerisinde göz bulguları düzelir. Ender olarak ilerleyici veya görme bozukluğuna neden olan arka segment tutulumunda sistemik kortikosteroid tedavisi uygulanır. Cogan sendromunun tedavisinde prednizolon 1-2 mg/kg/gün dozunda başlanır. Tedaviye 1-2 hafta içinde olumlu yanıt alınırsa 2-4 hafta devam edilir. Sonrasında 6-8 hafta daha gün aşırı tedaviye devam edilir ve 3-4 ayda tedavi azaltılarak sonlandırılır
Steroid tedavisine 1-2 hafta içinde yanıt alınamazsa tedaviye siklofosfamid (1-2 mg/kg/gün) veya metotrexat (7,5-10 mg/kg/gün) ya da siklosporin (1-2 mg/ kg/gün) gibi diğer immunsupressif ilaçlar eklenir. Hastalığa sistemik vaskülit eşlik ediyorsa yine prednizolon 1-2 mg/kg/gün dozda tek başına başlanır ve daha sonra yanıt durumuna göre yanına diğer immunsupresif ilaçlar eklenir
Büyük damar tutulumunda siklosporin 3,5-5 mg/kg/gün, poliarteritte siklofosfamid 2 mg/kg/gün dozunda başlanır. Tedaviye 3-6 ay devam edildikten sonra idame olarak azotioprin veya metotreksat tedavisine geçildiğinde hastaların uzun süre remisyonda kaldıkları tespit edilmiştir
Cogan sendromunda son yıllarda yeni tedavi seçenekleri olarak plazmaferez, TNF-alfa inhibitörleri (infliximab), rituximab, tocilizumab ve mikofenolat mofetil kullanılmaktadır. Özellikle de infliximab ve rituximabın hastalığın erken döneminde çok etkili olduğu ve immünsüpresiflere olan gereksinimi azalttığı gösterilmiştir
Cogan sendromu ender görülmesine rağmen, kalıcı işitme kayıplarına yol açabilen kronik inflamatuvar bir hastalıktır. Erken tanı ve tedavi ile oluşabilecek komplikasyonların önlenebilmesi açısından görme ve işitme ile ilgili bulguların varlığında ayırıcı tanıda kesinlikle düşünülmeli ve klinik ile tanı konulduğu anda tedaviye hemen başlanmalıdır.