İmmünonutrient

Aşağıda verilen nutrientlerden hangisi immünonutrient değildir?

A) Omega – 3 poliunsature yağ asitleri

B) Glutamin

C) Alanin *************

D) Arginin

E) Nükleotidler

İmmünnütrientler; arjinin, glutamin, omega 3 yağ asitleri ve nükleotidlerdir.

Glutamin

Bazı şartlarda esansiyel olarak kabul edilen esansiyel olmayan bir aminoasittir. Vücutta en çok bulunan aminoasittir ve azot dengesi ile aminoasit transferinde hayati rol oynamaktadır

Enterosit, kolonosit gibi hızlı yenilenen sindirim sistemi ve lenfosit, makrofaj gibi immün sistem hücrelerinde oksidatif yakıt olarak kullanılmaktadır. Enterositlerin enerji kaynağı olduğu için, barsak fonksiyonlarının korunmasına yardımcı olmaktadır (

Vücutta glutamin azaldığında gastrointestinal kanalın geçirgenliğinin arttığı belirtilmektedir

Nitrojen taşınmasında önemli olduğu gibi antioksidan olan glutatyonun öncül maddesidir. Glutamin, pürin ve pirimidinlerin sentezinde de öncüdür ve kaslarda %60 oranında bulunmaktadır

Glutamin, stres, yaralanma durumlarında ve enerji sağlamak için kaslardan serbest bırakılmakta ve glutamin desteği yapılmazsa kas dokusunda yıkım başlamaktadır

Glutamin, intestinal ve sistemsel bağışıklığı modüle edebilmektedir. Glutamin, immün hücre proliferasyonu boyunca DNA’da pürin ve pirimidin sentezinde ve mRNA için gereklidir

Glutamin eksikliği, membranlardaki reseptör ve sitokinlerin ekspresyonunu önleyip, immün yanıtın baskılanmasına neden olmaktadır

Glutamin, bağırsakta inflamatuar yanıtı, IL-6 ve IL-8 konsantrasyonlarını azaltarak modüle etmektedir. T ve B lenfositlerinin fonksiyonlarını arttırarak hücreyi apoptozdan korumaktadır

Kanser ve yoğun bakım hastalarında olduğu gibi, aşırı stres durumlarında glutamin seviyelerinin düşüşü immün disfonksiyonu ile ilişkilidir. Ayrıca, glutamin eksikliği mukozada morfolojik değişikliklere ve sonuç olarak bakteriyel translokasyona neden olmaktadır

Glutamin uygulamasının dozu ve yolu seçilirken iyi planlanması gerekir. Glutaminin düşük dozları enteral yoldan uygulanırken splenik yataktan hızlıca emilir ve portal vene ulaşamayabilir. Glutaminin parenteral yol uygulamasının etkisi kritik hastalıklarda hala belirsizdir, fakat tüm parenteral beslenenlerde glutamin önerilmektedir

Arjinin

Arjinin, esansiyel olmayan bir aminoasittir. Nükleotidlerin, poliaminlerin, nitrik oksit ve prolinin sentezinde rol alır. Poliaminler, arjininin arjinaz enzimi tarafından ornitin üretimi sırasında oluşur. Poliaminler, hücre büyümesi ve proliferasyonunun desteklenmesi ve geri bildirim mekanizmasında önemli rol oynamaktadır

Düşük poliamin seviyeleri, RNA ve protein sentezini bozarken yüksek seviyeleri ise toksik olup, hücre ölümünü tetiklemektedir. Arjinin aynı zamanda lenfosit fonksiyonlarını uyarmakta ve yara iyileşmesini düzenlemektedir

İnflamatuar mediatörlerin salınımını azaltarak antiinflamatuar etki gösterdiği belirtilmektedir

Arjinin hücresel bağışıklığı desteklemekte ve T hücre proliferasyonunu, Interleukin 2 (IL-2) üretimini, lenfokinler tarafından aktive olan Natural killer (NK) hücre aktivitesini uyarmaktadır

Aynı zamanda makrofajların etkisini ve bakterisidal aktiviteyi artırmak için nitrik oksit (NO) üretimini sağlar

 Nitrik oksit direkt olarak bakterisidal etkiye sahiptir ve lökositler ve makrofajlar tarafından mikrobiyal patojenleri yok etmede etkilidir

Arjinin çeşitli kanser hücrelerinin büyüme ve proliferasyonunu modüle ettiği gösterilmiştir

İn vitro çalışmalarda arjininin akciğer kanserinde hücre büyümesini stimüle ederken meme kanserinde ise hücre büyümesini inhibe ettiği gösterilmiştir Arjininin tümör büyümesi, yayılımı ve gen ekspresyonunun regülasyonunda rolünün incelendiği bir çalışmada, arjininin gastrik hücre büyümesini inhibe etmesinin bu hücrelerin apoptozisi ile ilişkili olduğu, ancak tümör hücresinin yayılımına etkisi olmadığı gösterilmiştir

Omega-3 yağ asitleri

Alfa linolenik asit, omega-3 yağ asitleri olan eikosapentaenoik asidin (EPA) ve dokosaheksaenoik asidin (DHA) ana maddesidir. Bu çoklu doymamış yağ asitleri membranının yapısında ve biyokimyasal süreçlerin modülatörü olarak önemli fonksiyonlarda yer almaktadır. EPA, yüksek oranda biyolojik olarak aktif eikosonoidlerin sentezinin öncüsü olarak inflamatuar reaksiyonları, immünolojik direnci, kardiyovasküler hastalıkları, yağ metabolizma bozukluklarını, trombotik süreçleri ve neoplastik hastalıkları etkilemektedir

Omega-3 yağ asitleri, aşırı inflamatuvar yanıtı, immünsüpresif etki göstermeden azaltabilmektedir

Omega-3 yağ asitleri, immün hücrelere ait hücre zarlarında araşidonik asidin yerini alarak inflamatuar prostaglandin ve prostasiklinlerin üretimini ve iltihaplı hücrelerde sitotoksisiteyi azaltmaktadır

Eikazonoidlerden prostaglandinler yüksek derecede proinflamatuarolup, prostaglandin E2 (PGE2), doğrudan hipotalamusu etkileyerek iştahı azaltmakta ve yorgunluğa neden olmaktadır

Omega-3 yağ asitleri, araşidonik asit metabolizmasını, prostoglandin oluşumunu, dienoik formdan (PGE2) daha az immünsüpresif trienoik forma (prostoglandin E3 (PGE3)) dönüşümünü bozarak etkilemektedir. Bu sayede; monosit ve makrofajlarda immünsüpresif etkiye sahip PGE2 konsantrasyonunun artması önlenmektedir

Ekzojen yolla alınan yağ asitlerinin metabolik kinetiği açısından oral ve parenteral uygulama arasındaki farklar halen tartışılmaktadır. Omega-3 yağ asitlerinin oral yolla alımı ancak birkaç hafta süren bir diyetten sonra hücre membranlarına dahil olurken, parenteral uygulamada omega-3 yağ asitlerinin birkaç gün içinde hücre membranlarına dahil olması ve metabolize edilmesiyle sonuçlanmaktadır

EPA ile ilgili çalışmalarda, 2 haftalık sürenin klinik olarak ölçülebilen etkileri için çok kısa bir süre olduğu gösterilmiştir

Nükleotidler

Nükleotidler, DNA ve RNA’nın yapıtaşıdırlar. Hücresel düzeyde kataliz, enerji transferi, hormonal sinyallerin koordinasyonu gibi pek çok reaksiyonda gereksinim vardır. Stres durumlarında, vücutta nükleotid sentezi aşırı enerji gerektirdiğinden dışarıdan sağlanması önemlidir. Enterosit, lenfosit, makrofajlar gibi hızlı yenilenen hücrelerde yetersizliği immün yetmezliğe neden olabilmektedir. RNA, özellikle urasil lenfositlerin matürasyonu için gereklidir

Nükleotidler, uyarı iletimi, enzim aktivitesinin düzenlenmesi, glikojen ve fosfolipid sentezi, bağırsak mukoza bütünlüğünün devamı, doku onarımı ve hücre yenilenmesi gibi pek çok hayati fonksiyonda yer almaktadır