Catumaksumab CD3 ve EpCAM antikorudur. Kanser metastazlarına bağlı malign asit tedavisinde kullanılır.

Malign asit peritondaki malign hücre infiltrasyonu sonucu lenfatik damarların obstrüksiyonu veya peritoneal permeabilite artışı nedeni ile oluşmaktadır. Bu hastaların üçte ikisinde peritoneal karsinomatozis mevcuttur. Malign asit ile ilişkili en sık abdominopelvik kanserler over, pankreas, kolon ve endometriyum kanserleridir . Hastaların %75’inde abdominal organlardan köken alan adenokarsinom mevcuttur.

Edrecolomab , catumaxomab , nofetumomab EpCAM a karşı monoklonal antikorlardır.

En sık ekstra- abdominal maligniteler ise lenfoma, akciğer ve meme kanserleridir. Malign asit ileri evre kanserler için kötü prognostik bir belirteçtir.

Malign asit, serum asit-albümin gradyenti (SAAG) 1.1gr/dL’nin altında veya asitteki total protein düzeyi 2.5gr/dL’nin üzerinde olduğunda düşünülmelidir.

Özellikle asit hemorajik görünümde ve hücre sayımı 1000/mm3’ün üzerinde ise sitoloji, hastaların %50’sinde diagnostiktir. Tedavi semptomların şiddetinin azaltılması ve hastanın rahatlatılması, yaşam kalitesini arttırmak üzere planlanmaktadır. Her ne kadar geniş hacimli parasentezler yarar sağlamakta olsa da palyasyon geçici olmaktadır. Bununla birlikte, parasentez işlemi ağrı, hipotansiyon, perforasyon, peritonit gibi bazı komplikasyonlara da yol açabilmektedir. Bu yüzden, malign asit için kalıcı tedavi çözümleri halen araştırılmakta ve yeni tedavi yöntemleri denenmektedir.

Catumaksomab, tümör hücreleri tarafından sekrete edilen epitelyal hücre adezyon molekülüne (EpCAM), T lenfositlerdeki CD3’e ve yardımcı hücrelerin yüzeyinde uzanan Fc gama reseptörlerine bağlanabilme potansiyeline sahip kimerik bir antikor olup gün geçtikçe kullanımı daha da yaygınlaşmaktadır

Malign asit, tüm asit nedenlerinin %10’unu oluşturmaktadır

Asit patofizyolojisinde rol oynayan çok sayıda faktör bulunmaktadır. Peritondan proteinlerin taşınmasını önleyen beş çeşit bariyer sistemi bulunmktadır. Bunlar, kapiller endotel, kapiller bazal membran, insterstisyel stroma, mezotelyal bazal membran ve periton membranındaki mezotelyal hücrelerdir. Peritoneal kavitede toplanan proteinler peritoneal lenfatik sistem ile intravasküler alana dönerler

Periton sıvısının dengesinden sorumlu olan vasküler permeabilite ve lenfatik drenajda oluşan hasar malign asit oluşumunun ana nedenidir. Sitolojik inceleme, serum asit- albümin farkı – 1.1gr/ dL’nin altında olması – ve total protein miktarı – 2.5gr/dL üzerinde olması – malign asit tanısını desteklemektedir

Bunların mevcut olduğu durumlarda tedavi survinin uzatılmasından ziyade asit nedeniyle oluşan bulantı, kusma, karın ağrısı, dispne ve iştah kaybı gibi semptomların giderilmesine odaklanmalıdır. Hastaya malign asit tanısı konduğunda, tüm tedavilere rağmen beklenen survi 16 haftadan kısadır. 2009 yılında yapılmış olan bir derlemede, malign asit tedavisi için kullanılmış veya kullanılmakta olan tedaviler arasında diüretikler, parasentez, peritovenöz şantlar, intraperitoneal kemoterapiler, intraperitoneal TNF-α, interferon (IFN α-2b), anti-VEGF, immün-modülatörler (streptokokkal anjiten – OK-432), metalloproteinaz inhibitörleri ve catumaksomabın bulunduğu belirtilmektedir

Bu tedavilerden diüretik tedavisinin etkisinin tartışmalı olduğu, peritovenöz şant tedavisinin ise genel anestezi altında yapılması ve bu yüzden riskli bir girişim olmasının bu gibi hastalarda kullanımını engellediği belirtilmektedir

Anti – VEGF kullanımı ile ilgili veriler henüz hayvan deneyleri ile; interferon ve immunmodülatör tedaviler de yine faz 2 çalışmaları ile sınırlıdır

Diğer bir yaklaşım olan kemoterapötiklerin sistemik etkisinin azaltılması amacıyla verilen intraperi toneal ajanların batın içi enfeksiyon, kateter enfeksiyonları, kateterde sızıntı ve obstrüksiyon, karın ağrısı, adezyon, abse, ileus, perforasyon ve nekroz gibi bir çok yan etkisi ortaya konmuştur. Aynı zamanda loküle malign asit durumlarında moleküllerin peritoneal kaviteye yayılımının sağlanması da bir diğer sorunu oluşturmaktadır. Mitoksantron da yine intraperitoneal olarak denenmiş olup daha iyi tolere edilebilmektedir; ancak bununle ilgili çalışmalarla yeterli veri bulunmamaktadır

Günümüzde epitelyal kanserlerdeki malign asit tedavisi için FDA onayı alan ilk molekül olan catumaksomab gibi intraperitoneal tedaviler başarılı bir şekilde uygulanmaya başlanmıştır.

Catumaxomab , kanserde malign asitleri tedavi etmek için kullanılan monoklonal antikorlar grubundan bir ilaçtır . Catumaxomab üç işlevli bir antikordur ve yüzey antijeni EpCAM’a ( epitel hücre yapışma molekülü ) bağlanması yoluyla etki gösterir.

Birçok epitelyal tümörün hücreleri yüzeylerinde EpCAM antijenini taşır.

Catumaxomab,

1-EpCAM antijeni yoluyla bu tür tümör hücrelerine bağlanır.

2-CD3 antijeni yoluyla spesifik olarak T hücrelerine

3-Spesifik olmayan şekilde Fc kısmı yoluyla aksesuar hücrelere , ör. B. Makrofajlar veya doğal öldürücü hücrelere bağlanır.

Catumaxomab, EpCAM-pozitif tümör hücrelerini karın boşluğundan uzaklaştırır ve böylece malign asit gelişiminin nedeni olarak kabul edilen intraperitoneal tümör yükünü azaltır. Catumaxomab böylece uzun vadede yeni asit oluşumunu baskılar.

Catumaksomab, tümör hücreleri tarafından sekrete edilen epitelyal hücre adezyon molekülüne (EpCAM), T lenfositlerdeki CD3’e ve yardımcı hücrelerin yüzeyinde uzanan Fc gama reseptörlerine bağlanabilme potansiyeline sahip kimerik bir antikordur

Bu bağlanma, makrofaj, dendritik hücreler ve doğal öldürücü hücrelerle ilişkileri üzerinden interferon- γ, tümör nekroz faktör – α, IL-2 ve IL-6 gibi proinflamatuar sitokinlerin salınımını ve EpCAM pozitif hücrelerin azalmasını sağlamaktadır. Böylece, catumaksomab özellikle yaşam kalitesi açısından gelecek vaad etmekte olan yeni bir tedavi modalitesini oluşturmaktadır.

Sonuç olarak, bu vaka serisinde malign asiti bulunan terminal dönem hastalarında biyolojik tedavilerin palyatif tedavi ile birlikte kullanımı hastaların semptomların giderilmesinde ve sonuç olarak yaşam kalitelerinin yükseltilmesinde önemli bir rol oynamakta olup tedavi planlanmasında göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Sağ kalım açısından ise catumaksomabın direk bir etkisi bulunmamasına rağmen yaşam kalitelerinin artması ile birlikte kemoterapi alabilme imkanlarında artış gözlenmektedir ve bu durum da dolaylı olarak hastaların sağ kalımları üzerine olumlu bir etki oluşturabilecektir.

Periton yada Plevra metastazı olan Malign asit olgularının  tedavisinde kullanılan, CD3’ karşı anti-EPCAM “Epithelial cell adhesion molecule“ etkili “Trifunctional antibody” gurubu monoklonal antikor; Catumaksomab